Din Sömürücüsü Haşerat ve Eşkıya

M. Şevket Eygi

Yıllarca önce  muhterem bir Şeyh efendiye sormuştum: Evde kedi besliyorum, sokaktakilere de yiyecek veriyorum, ne dersiniz?.. İyi ediyorsun, aman şu hususa dikkat edin, onları sırf Allah rızası için doyurun cevabını vermişlerdi.

Kedilere yemek vermekte bile ihlas aranıyorsa, birtakım İslamî hizmet ve faaliyetlerin elbette ihlasla, Allah rızası için yapılması gerekir.

Bugün maalesef bazı hizmetlerde ihlasa dikkat ve riayet edilmiyor.

Herkes için söylemem ama birileri hizmet edebiyatı yapıyor, hizmet bayraklarını kaldırıyor ama işin içine nifak giriyor. Nifak ile ihlas bir arada olmaz. Nifak gelince ihlas kaçar gider.

Eskiden din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti yoktu.  1940’lı, 50’li, 60’lı, 70’li, 80’li yılları, 28 Şubat’ın o kara günlerini hatırlıyorum. O zamanlarda hizmet çeşitli çilelerle, sıkıntılarla yapılabiliyordu.  Terör giyotini gibi işleyen bir 163’üncü madde vardı. En mâsumâne dinî faaliyetler ve hizmetler yüzünden gayretli Müslümanlar tutuklanıyor, ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyordu.

Nurcuların çektiklerini düşünüyorum. Kaziye-i muhkeme  olmuş konularda bile bininci kere tutuklanıyorlar, zindanlara atılıyorlar, mahkemelerde sürünüyorlardı. Hem kendileri, hem de aileleri perişan ediliyordu.

Dönmelerin gaddar ve zâlim vesayet sistemi Müslümanlara hiç acımıyordu. 

Sonra gökteki kara bulutlar biraz azaldı, memlekete az buçuk din hürriyeti geldi. 163’üncü madde kaldırıldı. Artık dinî faaliyetler ve hizmetler yüzünden Müslümanlar tutuklanmıyor, mahkemeye verilmiyor, zindana atılmıyor ama bu sefer de başımıza din sömürüsü belası geldi.

İslamî hareketin içine birtakım sahtekarlar, münafıklar, yiyiciler, rantçılar, hergeleler, haşerat girdi. 

Bir ara yeşil holdingler kuruldu, saf Müslümanlardan büyük paralar toplandı ve ardından hileli iflaslar… Paralar gitti, ümitler kırıldı.

Dini imanı para olan kimse, dıştan sofu ve dindar görünse bile o aslında yaman bir münafık ve mecazî mânada müşriktir. Böylelerinin Din-i Mübin-i İslam’a verdiği zararı azılı harbî kâfirler veremez.

İslamî hareketin baş düşmanları şunlardır:

1-9 Nefs-i emarelerine köle olmuş bir hısım sahte hizmetkârlar.       

2- Parayı putlaştıran, aklı fikri vurgun vurmakta olan, haram yiyen münafıklar.

3- Yularını şeytanın eline vermiş düşük ahlaklı ve alçak karakterli kişiler.

4- Zekatları Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, fıkha aykırı olarak toplayan  ve sarf eden kişiler.

5- İhlassız din sömürücüleri, mukaddesat bezirganları.

Eski büyüklerimizi hatırlıyorum:  Bediüzzaman… Şeyh Abdülhakim Arvasî…  Şeyh Silistreli Süleyman Hilmi Efendi… Şeyh Muhammed Zâhid Kotku… Şeyh Adanalı Muhammed Sami Efendi… Sultanahmet Camii İmamı mazanne-i kiramdan Gönenli Mehmet Efendi… Beyazıt Camii İmamı  Abdurrahman Güzelses… ve ötekiler… Paraya önem vermezlerdi, zühd ve takva sahibiydiler, zenginlik istemezlerdi, değişik meşreplere sahiptiler ama hepsi ihlaslıydı.

Yaşayanlar içinde böyle has hizmetkarlar yok mudur? Elbette vardır ve bendeniz hepsinin ellerinden öperim. İnşaallah makbul ve müstecab duaları üzerimize sâyeban olsun.

Dini imanı para olan münafık sahte hizmetkarların şerlerinden Hak Teala Ümmet-i Muhammed’i  (Salat ve selam olsun ona), Türkiye’yi muhafaza buyursun.

Ümmet (ne kadar kaldıysa) din sömürücüsü, haram yiyici, çarpıcı, soyguncu münafıkları kusup dışarıya atmadıkça iflah olmaz, necat bulmaz.

Onlarla uğraşmak kolay değildir. Hele bir isim verin, kimlik belirtin, boğarlar, linç ederler adamı.

Yazarın Diğer Yazıları
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.Haber Yazılımı: CM Bilişim