2012’de kaldığı otelin balkonundan Tahrir Meydanı’na bakarken “Kimin tarafındasınız?” sorusunu “Ülkeyi hükümetten daha iyi yöneten halkın tarafındayım” sözleriyle cevaplıyordu…
SALİHA SULTAN
Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, biraz iştahlı olduğu için yemeklerinin kötü olması sebebiyle annesi tarafından özellikle İngiliz yatılı okuluna verilmesini “çocukken şişman olmasaydım Hollywood yıldızı olamayacaktım” sözleriyle hayatında anlamlı bir yere oturtan Mısırlı aktör Ömer Şerif 09 Temmuz günü, geçirdiği kalp krizi nedeniyle 83 yaşında son günlerini geçirdiği Kahire’de vefat etti. Vefatı bütün dünyada yankı bulan Mısırlı Aktör, Arabistanlı Lawrance filminin Şerif Ali’si; Doktor Jivago’nun ihtilalin ortasında bir de aşk belasına bulaşan doktoru; İbrahim Bey ve Kur’an’ın Çiçekleri’nde yetim Momo’nun elinden tutup Anadolu’ya doğru şiirsel bir yolculuğa çıkan İbrahim Bey’i rolleriyle hafızalarımızda unutulmayacak karelere imzasını atarak gitti.
Batı dünyasında ve sinemasında ekseriyetle “terörist” veya “çirkin, tembel, beceriksiz, akılsız” olarak resmedilen İslam coğrafyasından sıra dışı, deyim yerindeyse bir yıldız gibi parlayan bir Arap’tı Ömer Şerif. Londra’da büyümesi, Edvard Said’le sınıf arkadaşı olduğu Victoria College’nde okuması, güzel sanatlar eğitimi alması, tiyatroyla uğraşması, Kahire Üniversitesi’nde matematik ve fizik eğitimi alması ile kısaca Batı’lı yobazların kalıplaşmış “bedevi” önyargısını kıran bir isimdi. Oyunculuğunun yanı sıra; bohem yaşam tarzı, cazibesi, görünüşü, cesareti, dürüstlüğü ve kimine göre kötü, kimine göre “şana şöhrete paraya kıymet vermediğinin göstergesi” kumarbazlık hikâyeleri ile hem Batılı hem Ortadoğu’lu sinema izleyicisinin zihninde oldukça ilgi çekici bir karakter olarak hafızalara yerleşti. “Çağdaş” dünyanın görünen yüzünde kılıktan kılığa bürünen bir Arap, Hollywood’un setlerinde Rusluktan, Kübalılığa doğru koşuşturan bir Mısırlı ve aşkı uğruna dininden vazgeçen, Michael Chalhoub olan adını Ömer Şerif olarak değiştirip Müslüman olan bir çılgın…
Son yıllarında daha çok kumar hastalığı ve kaybettiği paralar ile haber olan Ömer Şerif; ölümüyle birlikte Arabistanlı Lawrance rolüyle kazandığı Altın Küre ödülü ve oynadığı filmlerle yeniden gündeme geldi ve böylelikle günümüz magazin dünyasının güzellemelerle ürettiği değerleri bir süre sonra bir canavar gibi tüketme hastalığından da kurtulmuş oldu. Ben kendisini, 2011 yılında kaldığı bir otel odasında devrim aşkıyla yanıp tutuşan Tahrir Meydanı’na bakarken kendisine sorulan “Hangi taraftasınız?” sorusuna, doğduğu topraklarla bağını koparan; dünyadan bihaber birçok ünlü oyuncunun aksine içtenlikle verdiği “Ülkeyi hükümetten daha iyi yöneten halkın tarafındayım” cevabıyla hatırlayacağım. İki kültür, iki dünya arasında kim bilir hangi mücadelelerle ömrünü tamamlayan ünlü oyuncuya Allah rahmetiyle muamele etsin…
ÖMER ŞERİF’İN KADERİNDE BİR TÜRK İZİ
II. Dünya Savaşı İngiliz yönetmen David Lean günümüzde sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak nitelendirilen Arabistanlı Lawrence için hazırlıklara başlar. İngiliz ajanı Lawrance’nin hikayesinin anlatılacağı filmde Arap şeyhi Şerif Ali karakterini oynayacak birini bulmak ise oldukça zordur. Çünkü Ortadoğu’dan, Arap ırkını temsil edecek bir oyuncuya ihtiyaç vardır. Bu arayış Türkiye ve Mısır’da gerçekleşir. Karakteri oynayabilecek oyuncuların listeleri hazırlanır ve yönetmene sunulur. Bu listelerde role uygun olarak görülen isimlerden biri de, Yeşilçam’ın ünlü oyuncusu Türk aktör Ayhan Işık’tır. Oyuncu seçimleri Metro Foldwyn Mayer tarafından Amerika’ya davet alır ve gider. Fakat Yeşilçam’ın başrol oyuncusu teklif edilen rolü küçük bularak geri döner. Ayhan Işık’ın geri çevirdiği rol, listedeki bir sonraki ismin olur. Bugünkü adıyla Ömer Şerif’in…
SON FİLMİNDE KENDİ HASTALIĞINI CANLANDIRDI
Ünlü Hollywood yıldızı Şerif’in son filmi 2009’da son olarak kamera karşısına çıktığı ve kendisinin de bir süredir mücadele ettiği Alzheimer hastalığına tutulmuş bir karakteri canlandırdığı “Sana söylemeyi unuttum” filmi olmuştu. Oğlu Tarık Şerif, geçtiğimiz Mayıs ayında yaptığı açıklamada Alzheimer’ın ilk aşamasını yaşayan babasının kendi filmlerini unutmaya başladığını söylemiş, “Maalesef durumu giderek kötüleşiyor. Ünlü olduğunun farkında, fakat isimleri ve kendisine dair detayları unutuyor. Rol aldığı unutulmaz filmlerden Arabistanlı Lawrence bile hafızasından çıkmış durumda” ifadelerini kullanmıştı. Babasının, 17 Ocak’ta hayatını kaybeden eski eşi Faten Hamame’nin öldüğünü bile unutup kendisine annesini sorduğunu belirten Tarık Şerif, “Hastalık sebebiyle, artık film sektöründen de tamamen emekli oldu” sözleriyle hayranlarına babasının artık filmlerde rol almayacağına dair bilgi vermişti.
YÜZDE YÜZ MÜSLÜMANIM
1955 yılında, Mısır’lı ünlü aktrist Faten Hamama ile evlenmesinin ardından karısının dini olan İslam’a yönelen Ömer Şerif; 2002 yılılnda bir festivalde yaptığı konuşmada “Aşık olduğum kadınla evlenebilmek için Müslüman oldum. Aslım Katoliktir ama ben yüzde yüz Müslümanım” sözleriyle, Hamama ile 13 yıl evli kalıp ayrılmalarına rağmen hala Müslüman olduğunu dile getirmişti.













Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.